15 Eylül 2019 Pazar

YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU

YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU

YAKUP KADRİ KARAOSMANOĞLU
Türk romanında Tanzimat yazını dönemi "hazırlık", Edebiyât-ı Ce­dide (Servet-i Fünûn) Dönemi "olgun bir başlangıç" olarak kabul edilir­se, Halide Edip Adıvar, Reşat Nuri Güntekin ve Yakup Kadri Karaosmanoğlu gibi yazarların roman ve öykü birikiminin de üçüncü dönemi oluş­turduğu söylenebilir. Bu dönem yazarları, artık daha öncekiler gibi te­maları ve yazış biçimleri birbirine benzeyen yazarlar değildir; bunlar, et­kilendikleri akımlar, yerli ve yabancı romancılar bir yana, her biri birbi­rinden farklı roman anlayışları, dilleri ve anlatımları olan yazarlardır. Bu dönemde Türk romanı, ilk kez bilinçli olarak hem İstanbul dışına, Ana­dolu'ya açılmış, hem de roman kahramanlarının birer toplumsal varlık olduklarının farkına varılarak, "bireysel" kişiliklerden uzaklaşılıp, içinde yaşadıkları toplumun ve bu toplumun tarihsel koşullarının belirlediği kahramanlar yaratılmaya başlanmıştır.
Yakup Kadri, sanat yaşamının ilk yıllarında Fecr-i Âtî topluluğu­na katılır; bu akımın "Sanat şahsî ve muhteremdir." savsözüyle özet­lenen bildirisine imza atar. Bu dönem ürünlerinde toplumdan soyut­lanmış bireyin duygu ve düşüncelerini coşumcu ve melânkolik bir tavırla yansıtır. Kısa bir süre sonra, yaşanan toplumsal felâketlere ilgi­siz kalamayarak Millî Edebiyat topluluğuna katılır; "Sanat, önce bir toplumun, sonra bir milletin malıdır; sonra da bir devrin ifadesidir." düşüncesini benimser. Bu tarihten beriye de çalışmalarını roman üs­tüne yoğunlaştırır.
Yakup Kadri'nin romanları bir tür "ırmak roman" türüne sokulabi­lir. Bunlar, Osmanlı - Türk toplumunun Tanzimat'tan 1950'li yıllara kadar geçirdiği tarihsel ve toplumsal dönüşümleri ele alır: Batılılaş­ma sürecinde kuşaklararası çatışma, konak yaşamının ve büyük ai­lenin çözülüşü, geleneksel kurumların yozlaşması (Kiralık Konak [1922], Nur Baba [1922], Hüküm Gecesi [1927]); işgal altındaki İstanbul, İstanbul kentsoylusunun ihaneti ve işbirlikçiliği, Ulusal Kurtu­luş Savaşı sırasında Türk köylüsünün ve aydınının durumu (Sodom ve Gomore [1928], Yaban [1932]); savaş sonrasında Ankara'nın ge­lişmesi, devletin yeniden yapılanması ve devrimlerin yeniden yapı­lanması ve devrimlerin gerçekleştirilmesi (Ankara [1934], Panorama [1953]) Ona göre sanat, tarih ve toplumla hesaplaşan bir uğraş; sanatçı da toplumsal koşulların ortaya çıkarıp biçimlendirdiği bir insandır.


EmoticonEmoticon